Språket det skal oversettes til: Tyrkisk
Binovitch, kuşu bir yerden kendine almıştı : delici gözleriyle ve şahin görünümlü burnuyla ve kesinlikle tüylerinden; hareketlerindeki hızlıca uçup giden tavrı, sıçraması ve fırlamasından; sandalyenin kenarına tünemesinden, yemeğini gagalayış tarzından; cızıldamasından, üstelik de yüksek perdeli sesinden, ve hepsinden önemlisi, havadar, parıltılı zihninden. Tüm konuları gözden geçirdi ve bir kuş havada kendi avını yakalamak için süzülürken kalplerini titiz bir şekilde ortaya çıkardı. Kuşun görüş açısına sahipti. Kuşları çok sever ve onları içgüdüsel olarak anlardı; hatta ötüşlerini hayrete düşürücü bir hatasızlıkla taklit ederdi. Onlardan farklı olarak sahip olmadığı tek özellik denge ve dengede kalmaktı. Sinirli, ufak bir adamdı; sinir hastasıydı. Ve doktorunun isteğiyle Mısır'daydı.
Ne hayalci, gereksiz fikirleri vardı! Ne sıradışı inançlar! "Eski Mısırlılar işte" dedi. Gülerek, fakat gene de birazcık ciddi bir tavırla, ''Eski Mısırlılar'' iyi insanlardı, onların algılayışları bizimkinden farklıydı, dedi.